İletişim Nedir?
İletişim kavramının farklı alanlarda birbirinden farklı anlamlarda kullanılmasına ilişkin yapılan bir araştırmada, 15 ayrı anlamda kullanıldığı belirlenmekle birlikte iletişim sözünün konumuz bağlamında ilk çağrışımı, insanlar arasında duygu, düşünce ve bilgilerin her türlü yolla başkalarına bildirimi olmaktadır.Tüm yaşamı boyunca, psikolojik olarak insanın, varlığını bildirmek ve varlığının farkındalığının kendisine bildirilmesi ihtiyacı vardır.Bu ihtiyaç içindeki insan, sözlü veya sözsüz çeşitli iletişim yollarına kaçınılmaz olarak başvurur. Her türlü iletişim insanın psikolojik gereksinmelerinin sonucudur. Kendisini tanıması, tanıtması ve dönüt alarak kendini değerlendirmesinde bu iletişim süreçleri önemli rol oynar. Kişiler arası iletişimle ilgili olarak yapılan tanımların buluştuğu nokta bu iletişimin psikolojik nitelikli bir bilgi alışverişi olduğu yolundadır(Capelle 1987). Evrim merdiveninin en üst basamağını işgal eden, en evrimli hayvan olarak tanıdığımız insan jest ve mimikleri en iyi kullanan, gelişmiş refleks ve içgüdülerinin yanında dili de içine alan çok karmaşık öğrenilmiş davranışlarla iletişim yapan yegane varlıktır.Ancak düşünürken, konuşurken, yazarken, dinlerken sürekli olarak, sembollerden oluşan dili kullanmaktayız.

İletişim Türleri Nelerdir?

1) Sözlü İletişim

Sözlü iletişimler "dil ve dil-ötesi" olmak üzere 2 alt sınıfa ayrılmaktadır. İnsanların karşılıklı konuşmalarını hatta mektuplaşmalarını "dille iletişim" kabul edebiliriz. Dille iletişimde kişiler, ürettikleri bilgileri birbirlerine ileterek anlamlandırırlar. Dil-ötesi iletişim, sesin niteliği ile ilgilidir; sesin tonu ve sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı, duraklamalar vb özellikler, dil-ötesi iletişim sayılır. Dille iletişimde kişilerin "ne söyledikleri", dil ötesi iletişimde ise, "nasıl söyledikleri" önemlidir. Araştırmalar, insanların günlük yaşamda, birbirlerinin ne söylediklerinden çok nasıl söylediklerine dikkat ettiklerini göstermektedir (Mehrabian, 1968). Karşımızdakinin sözlerinin kapsamı kadar-hatta daha da fazla- ses tonundaki canlılık da bizi ilgilendirir. Yani semantik öğeler kadar dil-ötesi öğeler de iletişimde etkilidir. Yüksek sesle halimizi, hatırımızı soran birisi, daha sonra sesini kısarak "Akşama bize buyur" derse, bu sözden, "Gelmeni pek istemiyorum" anlamını çıkarırız. Bu tür, alçak sesle çabucak söylenivermiş davetlere "yarım ağızla yapıldı" deriz. Bir de davetin yürekten mi, yoksa yarım ağızla mı yapıldığını anlamaya çalışırken, başvurduğumuz önemli ölçütlerden birisi, dil-ötesi öğelerdir.

İsteyerek, farkında olarak yaptığımız konuşmalara "niyet edilmiş dil davranışı" adı verilir. Konuşurken dilimizin sürçmesi ise, niyet edilmemiş dil davranışlarına bir örnektir. Bazı kelimelerin üzerine basa basa konuşmalarımız ya da karşımızdakini korkutmak için bağırmamız, niyet edilmiş dil-ötesi davranışlarıdır. Konuşurken farkında olmadan ses tonumuz açılıp, yükseliyorsa, ya da sesimiz titriyorsa, bu durumda niyet edilmiş dil-ötesi davranışlar söz konusudur.

2) Yazılı İletişim

İnsanın zaman ve mekandaki ilişki sınırlılıklarını genişletmede en etkin iletişim biçimidir. Uzaktan haberleşmede, bilgi ve deneyimleri zaman içinde biriktirme de sözlü iletişime göre daha güvenilir bir yol olan yazı ile iletmenin kökeni, mağara resimlerindedir.

Ekonomik gereklerle ortaya çıkan, bazı toplumsal, kültürel ilişki ve kurumlar üzerinde etkili olmuştur. Buna karşılık bu kurumlar da yazının evrim ve yayılma süreçlerinin yönünü ve hızını belirlemişlerdir.



3) Sözsüz İletişim

İyi bir dinleyici, iletişim kurduğu kişinin, yalnız söylediklerini değil, yüz, el, kol ve bedeniyle yaptıklarını da "duyar"; Çünkü yüz ifadeleri, el ve kol hareketleri, bedenin duruş tarzı, sesin tonu gibi sözsüz mesajlar kullanılarak da iletişim kurulur. Karşı karşıya gelerek kurulan kişiler arası iletişimlerde, hem sözlü, hem de sözsüz mesajlar aynı anda kullanılır. Bu konuşmalarda, mesaj alışverişinin ancak küçük bir bölümünü sözlü mesajlar oluşturur. Yüz ifadeleri, el kol hareketleri, bedenin konumu ve sesin yükselip alçalmasıyla gönderilen sözsüz mesajlar iletişimde kullanılan mesajların daha büyük bir bölümünü kapsar.

Kimi zaman insanların duygularını anlamak gerçekten zordur. Kendilerine soramazsınız, çünkü ne hissettiklerini çoğunlukla söylemek istemezler; söylemek isteseler bile çoğu kez, duygularını kendileri de pek bilmezler. Bu kişilerin kafalarının içine girip ne hissettiklerinin öğrenilemeyeceğine göre, yüz ifadelerine, beden belirtilerine bakarak, o anda nasıl bir duygu içinde olduklarını anlamaya çalışırız. Bedensel belirtileri anlayabilmek için, bu belirtilere duyarlık kazanmak gerekir .




Medya Nedir?

Her çeşit bilgiyi bireye ve topluluklara aktaran, eğlendirme, bilgilendirme, ve eğitme gibi 3 temel sorumluluğa sahip görsel, işitsel ve hem görsel, hem işitsel araçların tümüne medya diyoruz.

Kişiler günlük yaşamlarında sürekli iletişim kurarlar. Çağdaş dünyadaki yaşam türü, kişileri iletişimin teknik araçlarına daha çok bağımlı kılmaktadır. Çünkü haberleri , düşünceleri, duyguları bildirir. Düşünceleri paylaşma , ya da karşılıklı alışveriştir.

Görsel sanatları, müziği, tiyatroyu, baleyi, tüm insan davranışlarını kapsar. Bilgiyi yayar, eğitir, eğlendirir ya da bilgiye yönelik davranışlardır.
Bunun sayesinde insanlar görerek, duyarak, okuyarak edindikleri bilgileri çevresindekilere de yansıtırlar. Bir kısmı destekler, bir kısmı tepki gösterirler.
O medya aracına gösterdikleri güven oranında tutum ve tavırlarını değiştirirler.
Seçilen bilgileri belleklerinde saklayıp daha sonra bunlara başvurabilirler.

Görsel kanallar, yazılı araçlardan daha etkilidir. İnsanların çoğu televizyon karşısında haftada en az 15 saat oturuyorsa, yazılı basın için günde 15 dakika bile oturmuyor. Çoğu TV programları yönlendirici, paylaşımcı, katılımcı işler. Bunlar daha çok sayıda alıcı veya hedef kitleye iletilir.
Çoğunlukla beyin yıkama gerçekleşir. Gazetelerin yerini televizyon alırken , yerel haberler için gazeteler en önemli kanal görevini üstlenirler.

Medyanın temel görevi şunlar olmalıdır: Bilgilendirme, yönlendirme, eğitme, duyguları dile getirme, toplumsal ilişki kurma , eğlendirme, uyarma .

Deneyimlerin, düşüncelerin , tepkilerin, duyguların paylaşılmasını sağlayan bu medya araçları, bireyler arasındaki iletişimin temelidir.İletişim kuran kaynak kişiyi istediği biçimde etkileyebilir. Kişi de bunları algılayıp , yorumladıktan sonra yanıt verir, yani belirli bir tepki gösterir.
Bu iletişim kişinin kendini tanımasına , kendisini bulmasına da yardımcı olur .
İletişim kurarken kişi kendi inançlarını , duygularını da daha iyi çözümleyebilir.
Dinleyerek, izleyerek , okuyarak kazandığı bilgilerle de seçim yapma olanağı doğar. Bunları bir başkasına iletir, bunlar paylaşılır ve birbirlerinin davranışlarından etkilenebilirler.
Çünkü kişiler çevreden yalıtılmış , özerk bireyler olarak davranamazlar. Kişiler içinde bulundukları ortamı biçimlendirir. Kişiler arası ilişkiler özellikle az gelişmiş ülkelerde Batıdakinden daha önemlidir. Bu iletişim olağanüstü durumlarda, siyasal ya da toplumsal değişim dönemlerinde de büyük önem kazanır. Toplumun yapısında sürekliliği sağlayan da , değişimi yaratan da iletişimdir.


Kitle İletişimi Nedir?
İnsanlar güncel olayları, kitle iletişim araçları sayesinde öğrenir ve takip ederler. Bu yüzden günümüzde kitle iletişim araçları, yasama, yürütme ve yargı organları yanında dördüncü bir güç olarak kabul edilmektedir.
İnsanlar aslında iletişimi, haberleşmeyi yüz yüze yaparlar. Ancak zaman geçip toplum her gün biraz daha karmaşık nitelik kazanınca mesajlar yöneltilecek gruplar büyük genişlik kazanır ve yüz yüze haberleşme, iletişim yetersiz hale gelir; kişinin artık bildiği, tanıdığı komşusuna değil, tanımadığı, ilk ilişkiler içinde bulunmadığı diğer insanlara mesajlar yöneltmesi gerekir. Bu olgudan doğan iletişime tali, ikinci türden iletişim, haberleşme denir. işte bu nitelikteki haberleşmenin bazı tekniklerle, belirli bir teknoloji uygulanarak çoğaltılıp güçlendirilerek, çok sayıda kişiyi etkileyecek biçime getirilmesine kitle haberleşmesi (mass communication) adı verilir ve kullanılan araçlara da kitle haberleşme araçları (mass-media) denilir



Ses Bilgisi

 Büyük Ünlü Uyumu:

Sözcüğün ünlüleri arasındaki kalınlık incelik uyumudur. İlk hecedeki ünlü kalınsa diğer ünlüler de kalın,inceyse diğerleri de ince olur.

Ör: Çocuklar, beklemişler...Karışık gelmişse BÜU'ya uymaz.Ör:İnsan, kalem,kitap...

→Aslen Türkçe oldukları halde sonradan uğradıkları ses değişikliği nedeniyle BÜU'ya uymayan kelimeler de vardır.Ör:Kardeş (kardaş), elma (alma), anne (ana)...

→Türkçede bazı ekler BÜU'yu bozar:

-ken        : bakarken

-ki          : akşamki

-leyin     : sabahleyin

-gil         : dayımgil

-imtırak  :sarımtırak

-daş         :meslektaş

-yor         :bekliyor

Türkçede ilk heceden sonra o, ö ünlüleri bulunmaz.-yor eki hariç.

→Yabancı sözcüklerde, birleşik kelimelerde ve tek hecelilerde BÜU aranmaz: ilkbahar, petrol, tek...

→ BÜU'ya uymayan kelimelere gelen ekler kelimenin son hecesindeki sese uyar:insanın...

 

DÜZ

YUVARLAK

 

GENİŞ

DAR

GENİŞ

DAR

     KALIN

A

I

O

U

  İNCE

E

İ

Ö

Ü

           

Küçük Ünlü Uyumu:

Kelimenin ünlüleri arasındaki düzlük-yuvarlaklık uyumudur. Buna göre:

İlk ünlü düzse (A,E,I,İ ) diğerleri de düz,

İlk ünlü yuvarlaksa (O,Ö,U,Ü)  sonraki                                      

                            ya düz geniş          (A,E)

                           →ya da dar yuvarlak (U,Ü) olarak gelir. Başka bir ifadeyle:

"Balıkesir"          "Balıkesir"

"Koyuölür"     "Tavuk güler"...

ÖR: bekledim, kömürlük, gövdesiumursamaz, tarafsızlık, yorgunluktan

→KÜU kelimenin tamamında değil, komşu iki hece arasında aranır: yumurtacı, yuvarlaklık, görebilmişti...

 Yabancı sözcüklerde, birleşik kelimelerde ve tek hecelilerde KÜU aranmaz.

→-yor eki KÜU'yu devamlı bozar:olmuyor.

→Aslen Türkçe olduğu halde KÜU'ya uymayan kelimeler de vardır:Tavuk, kabuk, kavun, yamuk, çamur...Bunlarda "b,m,v" dudak ünsüzlerinin yuvarlaklaştırıcı etkisi vardır.

→BÜU'ya uymayan kelimeler KÜU'ya uysa bile uymaz sayılır:Kalem,insanlık,

          ÜNSÜZLER:

 

SERT

YUMUŞAK

      SÜREKLİ

F, H, S, Ş

Ğ,J,L,M,N,R,V,Y,Z

    SÜREKSİZ

P, Ç, T, K

B, C, D, G

 

 

 

 

SES OLAYLARI:

A.Ünsüz değişimi / Yumuşaması: Sonunda "p,ç,t,k" sert ünsüzleri bulunan kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldığı zaman sonlarındaki sert ünsüzler yumuşayarak "b,c,d,g/ğ" olur.

Ör:Ağaç-ı→ağacı   

     Kitap-ı→kitabı  

      Git-en→giden  

     Renk-i →rengi  

    Yürek-i→yüreği

 

→Bazı birleşik kelimelerde de yumuşama görülebilir:Kayıp-et→kaybet-

Kayıt-ol→kaydol-,Kayıp-ol→kaybol

!!! Kasıt-et-→kastet- !!!

 

→Tek heceli kelimelerin bir kısmı bu kurala uymaz:

Tek-il→tekil            İç-i→içi 

 İlk-in→ilkin            Maç-a→maça

 Saç-a→saça              Seç-enek→seçenek

Sat-ıl-→satıl-            Yat-ır-→yatır-

Ek-in→ekin               Bak-ıcı→bakıcı

İç-ecek→içecek       ot,et,süt,tek...

→Bazılarıysa uyar:Taç,dip,uç,kap,renk, çok.....

→Yabancı asıllı kelimeler genellikle bu kurala uymaz: Devlet-in→devletin, millet-e→millete, hukuk-un→hukukun.

layık-ı→layığı;layık-ıyla→layıkıyla!!

→Özel isimlerdeyse söyleyişte olsa bile yazıda gösterilmez:Mahmut-u, Ahmet-i

Sinop-a....

Ünsüz Benzeşmesi Sertleşmesi:

Sonunda f,s,t,k,ç,ş,h,p ünsüzleri bulunan buluna kelimeler "c,d,g" yle başlayan bir ek aldığı zaman ekin başındaki yumuşak ünsüzler sertleşerek "ç,t,k" olur.

Koltuk-dan→koltuktan,millet-ce→milletçe

Sınıf-da→sınıfta, git-di→gitti,aş-cı→aşçı

Kes-gin→ keskin, bas-gı → baskı, Türk- ce → Türkçe,1905-de1905'te,

→Bazı ( birleşik ) kelimelerde sertleşme olmaz:!!! Üç-gen, dört-gen, beş-gen

Ünsüz Türemesi:

Yabancı dillerden geçen bazı kelimeler ünlüyle başlayan bir ek veya kelime aldıkları zaman asıllarındaki çift ünsüz ortaya çıkar: His-et→hisset, af-et→ affet, hak-ı→hakkı,red-et→reddet, sır-ı→ sırrı, hat-ı→hattı...

→Yan yana gelen her ses ünsüz türemesi değildir! Hissiz, cadde, madde, ciddi....

Ünsüz Düşmesi:

Sonunda –k bulunan bazı kelimeler –cık / -cek eki aldığı zaman sonlarındaki –k"ler düşer:küçük-cük →küçücük, minik-cik → minicik,ufak-cık→ufacık, büyük-cek→ büyücek, çabuk-cak→çabucak,

→Sonunda "k" bulunan bazı kelimeler –l, -al/-el eki aldığı zaman sonlarındaki k'ler düşer:seyrek-l→seyrel-, alçak-l→alçal-, yüksek-l→yüksel-, ufak-la→ufala-....

!!Ast- teğmen → asteğmen, üst – teğmen →üsteğmen, öpüş-cük→öpücük, gülüş-cük → gülücük....

Ünlü Düşmesi:

İkinci hecesinde dar ünlü ( ı,i,u,ü ) buluna kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldıkları zaman ( vurgusu düşen orta hece ) ünlüsü düşer:

Alın-ı→alnı, karın-ı→karnı, oğul-u →oğlu, boyun-u→boynu, akıl-ı→aklı, fikir-i→cisim-i→ cismi, gönül-ü→ gönlü, zülüf-ün→ zülfün ; ayır-ıl→ ayrıl-, çevir-e→çevre, devir-il-→ devril-, sıyır-ıl-→sıyrıl-, kıvır-ım→ kıvrım, ayır- ıntı→ayrıntı, devir-e→ devre, yalın-ız→yalnız, yanıl-ış→ yanlış...

Et-,ol- yardımcı fiilleriyle birleşen birleşik kelimelerde de ünlü düşmesi olabilir:

Sabır-et→sabret, şükür-et→şükret, kayıp-ol→kaybol, emir-et→emret, kahır-ol→kahrol-, hapis-et→hapset-..

→ -la / le ,-ar /-er...gibi bazı ekleri alan kimi kelimelerde de ünlü düşmesi olabilir:

Yumurta-la→yumurtla-, sızı-la→sızla-, ileri-le→ilerle-, sızı-la→sızla-, koku-la →kokla-, uyku-la→uyukla-; oyun-a→ oyna; uyu-ku→uyku; sarı-ar-→sarar-...

→Bazı birleşik kelimelerde yan yana gelen iki ünlüden biri düşer:

Cuma-ertesi→cumartesi, Pazar-ertesi → pazartesi, sütlü-aş→sütlaç, güllü-aş→ güllaç, kahve-altı→kahvaltı, ne-için → niçin, ne-asıl→nasıl, kayın-ana → kaynana...

→Kimi şiirlerdeyse ölçüye uydurmak için bazı sesler düşürülür ve yerine ' işareti konur:Karac'oğlan, n'eylersin...

→Bazı durumlardaysa iki ünlü yan yana gelmediği halde ünlünün düştüğü görülür.Buna "ünlü aşınması" denir:

Nere-de→nerde, ora-dan→ ordan, bura-da→burda, içeri-de→içerde...

Ek Fiil Düşmesi ve İle'nin Ekleşmesi

İsimlere gelerek onların yüklem olmasını sağlayan, basit zamanlı fiilleri ise birleşik zamanlı yapan i- fiili genellikle düşer:

Gelmiş – i – di → gelmişti, sevimli – idi → sevimliydi(i/y)

Bağlaç olan ile ise ünsüzle biten kelimelere başındaki i'yi düşürerek; ünlüyle bitenlereyse i'sini y'ye dönüştürerek birleşir ve ek haline gelir. (ÖSS sorusu!)

Ünlü Türemesi:

→-cık / -cik eki alan bazı bazı kelimelerde araya bir ünlünün girdiği görülür:

Bir-cik→biricik, az-cık→azıcık, genç-cik → gencecik, dar-cık→daracık...

→pekiştirilmiş bazı kelimelerde de ünlü türemesi olabilir:

Yalnız → yapayalnız, çevre →çepeçevre, gündüz → güpegündüz, düz → düpedüz, !!sıklam → sırılsıklam, çıplak →çırılçıplak!!

Ünlü Daralması:

Sonunda düz-geniş ünlü ( A-E ) bulunan kelimelere –yor eki gelince bu ünlüler darlaşarak "ı,i,u,ü" olur:

Bekle-yor→bekliyor, tara-yor→ tarıyor, olma-yor→olmuyor, görme-yor→ görmüyor

→De- , ye- kelimeleri de –y'yle başlayan bir ek aldığı zaman keklerindeki ünlü daralır:

De-y-en→diyen, ye-y-ecek→ yiyecek,

!! deyince!!

!ne-ye→niye

→Bu iki yerin dışında ünlü daralması olmaz,Olmadığı halde olmuş gibi ünlü daraltmak imla hatası olur:

Bekliyen, anlıyacak, demiyen,ağlıyan...

N / M Çatışması (Gerileyici Ünsüz Benzeşmesi ):

Türkçede "b" den önce gelen "n" ler "m" olur:

Penbe→pembe, canbaz→cambaz, saklanbaç→saklambaç, anbar→ambar, tenbel→ tembel, çarşanba→Çarşamba,

 

Özel isimlerde ve birleşik kelimelerde olmaz:İstanbul, Safranbolu, binbaşı,onbaşı...

E/A(KÖK)Değişimi(Ünlü Kalınlaşması):

"Ben" ve "sen" zamirleri yönelme hali eki –e aldığı zaman  köklerindeki ince e ünlüleri kalınlaşarak  a  olur:

Ben-e→bana, sen-e→sana...

Kaynaştırma:

Ünlüyle biten kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldığı zaman araya y,ş,s,n ünsüzlerinden biri girer.

Araba-ı→arabayı, Amasya-a→ Amasya'ya, kapıcı-ın→ kapıcının, araba-ı→arabası...

→Bazı durumlarda ise iki ünlü yan yana gelmediği halde araya n ünsüzü girebilir.Buna "koruyucu ünsüz" denir: o- da → onda, bu- dan → bundan,    şu-u→şunu...

İsim tamlamasında kaynaştırma harfi n ve s dir.Ancak su ve ne kelimeleri hariç.Bunlarda kaynaştırma harfi y dir: Suyun suyu, neyin nesi...(ÖSS sorusu)

Ulama:Sessizle biten kelimelerden sonra sesliyle başlayan bir kelime gelince ilk kelimenin sonundaki sessiz sonraki kelimenin başına eklenerek okunur:

Dün akşam, ...yüzen al sancak...

→Ancak arada herhangi bir noktalama işareti olmamalı!

 

KELİME GRUPLARI

 
Bir dildeki anlamlı en küçük söz birliklerine sözcük adı verilir. Sözcükler cümle içinde başka sözcüklerle anlam ilişkileri kurarak gruplar oluşturur. Bu durumda o sözcük grupları da çeşitli anlamlan karşılar. Bir varlığı, bir kavramı, bir durumu veya bir eylemi karşılamak için belli kurallara göre oluşan kelime topluluğuna sözcük grubu denir. Türkçede başlıca şu sözcük grupları şunlardır:

İkilemeler

Anlamı güçlendirmek için aynı sözcüklerin tekrarlanması, anlamları birbirine yakın, karşıt olan veya sesleri birbirini andıran kelimelerin yan yana kullanılmasıyla oluşan sözlere ikileme denir.

"Yağmur, yavaş yavaş şiddetini artırıyordu." cümlesinde "yavaş yavaş" sözü ikilemedir.

"Doğru dürüst bir iş bulamamış." cümlesinde "doğru dürüst" sözü ikilemedir. Bu ikilemeyi oluşturan sözcükler yakın anlamlıdır.

"Aşağı yukarı yarım saat sonra kasabaya ulaşırız." cümlesinde "aşağı yukarı" ikilemesi karşıt anlamlı sözcüklerden oluşmuştur.

"Minik dere şırıl şırıl akıyor." cümlesinde "şırıl şırıl" ikilemesi yansıma sözcüklerden meydana gelmiştir.

"Üzerinde eski püskü bir palto vardı." cümlesinde "eski püskü" ikilemesini, biri anlamlı (eski) biri anlamsız (püskü) sözcük oluşturmuştur.

Deyimler

Anlatımı güçlendirmek, söze güzellik katmak amacıyla birden çok sözcüğün genellikle mecaz anlama gelecek biçimde kaynaşmasıyla oluşan sözlere deyim denir. Deyimler, kalıplaşmış olduğundan onu oluşturan sözcükler değiştirilemez.

"Bu işçilerin, ekmeğini taştan çıkarmak için ölürcesine çalıştıklarını gördüm." cümlesinde "ekmeğini taştan çıkarmak" sözü deyimdir. Üç sözcüğün kalıplaşmasıyla oluşan bu deyim, gerçek anlamından uzaklaşarak "geçimini sağlamakta çok becerikli olmak" anlamını kazanmıştır.

"Müdür beyi görünce nedense dili çözülüverdi.""Küçük çocuk, koca adamları parmağında oynatıyor.""Ağaçları bıçağıyla kazıdığını gördüğümden bu yana iyice gözümden düştü."

cümlelerindeki altı çizili sözler de deyimdir.

Sınavlarda genellikle deyimlerin açıklamasına yönelik sorulara yer verilmektedir. Bu yüzden cümlede deyimin açıklamasının verilip verilmediğini ya da deyimin doğru açıklanıp açıklanmadığını iyi saptamak gerekir.

"Bu sevimli ihtiyar, bize her türlü yardımı yapmış, elinden geleni ardına koymamıştı." cümlesinde "elinden geleni ardına koymamak" deyiminin yanlış açıklandığını görüyoruz. Bu deyim, "yapabileceği her türlü kötülüğü yapmak" anlamını taşır. Dolayısıyla olumsuz durumlar için kullanılır. Bu cümlede ise olumsuz bir durum söz konusu değildir.

"En zor işleri bile tereyağından kıl çeker gibi kolayca hallederdi." cümlesinde "tereyağından kıl çeker gibi" deyiminin anlamı "bir işi kolayca yapmak"tır. Buna göre cümledeki "kolayca hallederdi" sözü deyimin açıklamasıdır.

Atasözleri

Yıllara dayalı bilgi, birikim ve deneyim sonucu söylenen özlü sözlere atasözü adı verilir. Atasözlerinin söyleyeni belli değildir. Ayrıca atasözleri genel anlamlar içerir ve yargı bildirir. Atasözlerinin de kalıplaşmış bir yapısı olduğundan onları oluşturan sözcüklerin yerine başka sözcükler getirilemez.

"El, elin eşeğini türkü söyleyerek arar." sözü bir atasözüdür. Bu atasözü "kişinin başkalarının işini önemsemeden yaptığı" anlamını içerir.

"Minareyi çalan, kılıfını hazırlar." atasözü "Kolay kolay gizlenemeyecek bir suçu işleyecek olan kişi, bunun önlemini alır." anlamındadır.

Kimi atasözleri anlamca aynı doğrultudadır, kimi atasözleri ise anlamca birbiriyle çelişir.

"Gün doğmadan neler doğar.""Kara gün kararıp kalmaz."

atasözleri "sıkıntıların devamlı olmadığı, bir gün elbet biteceği" anlamını taşır.

"İyilik eden iyilik bulur.""İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı."

atasözleri anlamca birbiriyle çelişmektedir. Birinci atasözünde "iyiliğe iyilikle karşılık verileceği" savı ortaya konurken, ikincisinde bunun tam tersi bir görüş belirtilmiştir.

Atasözleri çoğunlukla mecaz anlamlar içerir.

"İşleyen demir ışıldar." atasözü mecaz anlamlıdır. Bu atasözü "Tembel tembel oturanlar hantallaşır; çalışanlar açılır, daha yararlı işler yapar." anlamını taşır.

"Bugünün işini yarına bırakma." atasözü ise gerçek anlamlıdır.

Atasözleri deyimler gibi kalıplaşmış sözlerdir. Deyimler bir duyguyu, düşünceyi, anlık bir durumu kısa ve etkili bir şekilde bildirir. Atasözlerinin deyimlerden farkı yargı bildirmeleri, cümle hâlinde olmaları ve daha çok doğa, insan ve hayat karşısında toplumun felsefesini, dünya görüşünü yansıtmalarıdır. Ayrıca deyimler genellikle mastar hâlindedir.

"Gönül kimi severse güzel odur." sözü "Herkesin bir güzellik ölçütü vardır ancak bir kimse için güzel, gönlünün sevdiğidir." anlamında bir atasözüdür.

"Gönül vermek ise "sevmek, âşık olmak" anlamında bir deyimdir. Görüldüğü üzere atasözü yargı bildirmekte, deyim ise mastar hâlindedir.

Yansıma Grubu

Doğadaki seslerin taklidi sonucu ortaya çıkan sözcüklere yansıma dendiğini belirtmiştik. Bu yansımaların oluşturduğu kelime grupları da vardır.

"Tenceredeki su fokur fokur kaynıyor." cümlesindeki "fokur fokur" sözü bir yansıma grubudur. Bu söz, tenceredeki suyun kaynarken çıkarmış olduğu sesi karşılamaktadır.

"Koridordan takır tukur sesler geliyor." cümlesindeki "takır tukur" da yansıma grubudur.

Söz Öbekleri

Cümlede bazı sözcükler başka sözcüklerle anlam ilişkisine girerek söz öbeği oluşturur. Tek başına bir anlamı olan bu sözcükler, söz öbeği oluşturduğunda başka bir anlamı karşılar hâle gelir.

"Bu sanatçı, eserlerine içinde yaşadığı ulusun boyasını sürüyor, onun başarısının altında da bu yatıyor." cümlesindeki altı çizili sözle sanatçının "eserlerinde ulusal değerleri anlattığı, bu değerlerden beslendiği" anlatılmak istenmiştir.

"Genç bir araştırmacının bulduğu bu el yazması kitap, tarihe tutulmuş bir ışıktır." cümlesindeki altı çizili sözle "geçmişteki bilinmezlikleri aydınlatmak" düşüncesi anlatılmak istenmiştir.

TAMLAMA GRUBU

Anlamca ilgili sıfat, isim, zamir türünde sözcüklerin kurdukları söz öbeklerine tamlama adı verilir. Tamlamalar birer kelime grubudur.

 

SIFAT TAMLAMASI

Bir sıfatın bir ismi tamlamasıyla oluşan tamlamalara sıfat tamlaması denir.

"Kuru ekmekleri ufalayarak pencereme koymuştum.""Sabahleyin iki güvercin pencereme kondu. Minicik gagalarıyla ekmek kırıntılarını yemeye başladı."

Bu parçadaki "kuru ekmekler, iki güvercin, minicik gagalar'" sözleri sıfat tamlamasıdır ve bu sözler birer kelime grubudur.

İSİM TAMLAMASI

Anlamca ilgili en az iki ismin birbirini tamamlaması sonucu oluşan tamlamalara isim tamlaması adı verilir. İsim tamlamaları "tamlayan ve tamlanan'dan oluşur.

Ben-im            palto-mSen-in              palto-nO-nun              palto-suBiz-im             palto-muzSiz-in               palto-nuzOnlar-ın          palto-larıtamlayan eki               iyelik ekiTamlayan                    Tamlanan

1. Belirtili İsim Tamlaması

Tamlayanın, tamlayan ekini, tamlananın da tamlanan ekini aldığı isim tamlamasıdır.

"Kamyonun kasasında iri iri karpuzlar vardı." cümlesindeki altı çizili tamlama belirtili isim tamlamasıdır.

Kamyon-un                kasa-sıtamlayan eki               tamlanan ekitamlayan                     tamlanan "Kitabın arasından bir mektup çıkmış.""Çocuğun gözleri ışıl ışıldı.""Irmağın suyu buz gibiydi.""Bilgisayarın monitörünü yenilemeliyiz."

cümlelerindeki altı çizili tamlamalar da belirtili isim tamlamasıdır.

2. Belirtisiz İsim Tamlaması

Tamlayanın, tamlayan ekini almayıp, tamlananın tamlanan ekini aldığı isim tamlamasıdır.

"Çocukken tren yolculuğunu çok severdim." cümlesinde "tren yolculuğu" tamlaması belirtisiz isim tamlamasıdır.

Tren                yolculuk(ğ)-u                           tamlanan ekitamlayan         tamlanan"Öğleyin buğday tarlasına gittik.""Çocuk ayakkabıları daha pahalı oluyor."

cümlelerindeki altı çizili tamlamalar belirtisiz ad tamlamasıdır.

3. Takısız İsim Tamlaması

Takısız isim tamlamalarında tamlayan da tamlanan da kendi eklerini almaz. Takısız isim tamlamalarında tamlayan, tamlananın neyden yapıldığını veya neye benzediğini bildirir.

"Yün çorap" tamlamasında tamlayan, tamlananın neyden yapıldığını; "aslan asker" tamamlamasında ise tamlayan, tamlananın neye benzediğini bildirmektedir.

 

BİRLEŞİK FİİL GRUBU

Bir tanesi fiil olmak koşuluyla birden çok sözcükten oluşan fiillere birleşik fiil denir. Birleşik fiiller, birden çok kelimeden oluştuğu için birer kelime grubudur. Yardımcı fiillerle yapılan "hasta olmak, merak etmek, sabretmek, hissetmek" gibi birleşik fiillerle herhangi bir fiille başka bir sözcüğün anlamca kaynaşıp kalıplaşmasıyla oluşan "hata yapmak, göze girmek, meydana gelmek, varsaymak, karar vermek" gibi birleşik fiiller birer kelime grubudur. Deyimler bu gruba girer.

 

SIFAT GRUBU

Belirtisiz ad tamlamaları başka bir ismi nitelerse sıfat grubu olur.

"Çamur deryası sokaklardan geçtik." cümlesinde altı çizili bolüm sıfat grubudur.

Birincisinde sıfat tamlamasındaki isme "-lı, -li" eki getirilerek yapılır.

"Geniş bahçeli bir evi vardı." cümlesinde alt çizili söz sıfat grubudur.

Bir sıfat tamlamasında sıfatla ismin yerini değiştirip isme -ı, -i, -sı, -si" iyelik eki getirilerek sıfat grubu yapılır.

"Bahçesi geniş bir evi vardı." cümlesinde alt çizili söz sıfat grubudur.

 

FİİLİMSİ GRUBU

Fiilimsilerin kendinden önceki veya sonraki sözcüklerle oluşturdukları gruplara "fiilimsi grubu" denir.

İsim-fiil grubu

Fiillere "-ma-(y), -ış. -mak" eklerinden birinin getirilmesiyle isim fiil yapılır. İsim fiiller bazen grup oluşturabilir.

"Çocuğun şiir okuyuşunu beğendim." cümlesinde altı çizili bölüm isim fiil grubudur.

"Yazı yazmak kolay değildir."

cümlesinde altı çizili bölüm isim fiil grubudur.

Sıfat-fiil grubu

Fiillere "-an, -ası. -mez, -ar, -dik, -ecek, -miş" eklerinden birinin getirilmesiyle sıfat fiil yapılır. Sıfat fiiller grup oluşturur.

"Ülkesini seven insan, vergisini verir." cümlesinde altı çizili bölüm sıfat fiil grubudur.

"Okunacak kitaplar masada duruyordu." cümlesinde altı çizili bölüm sıfat fiil grubudur.

Zarf-fiil grubu

Fiillere "-a, -ıp, -arak, -dıkça, -madan, -alı, -maksızın, -r ...-mez ..." eklerinden birisinin getirilmesiyle zarf fiil yapılır. Zarf fiiller grup oluşturabilir.

"Kapıyı kapatıp geliyorum." cümlesinde altı çizili bölüm zarf fiil grubudur.

"Hava karardıkça yürümek güçleşiyordu." cümlesinde altı çizili bölüm zarf fiil grubudur.

 

BAĞLAMA, EDAT, ÜNLEM GRUPLARI

Bağlaçlar, edatlar ve ünlemler grup oluşturabilir.

"Şiiri ve romanı çok severim." cümlesinde altı çizili bölüm bağlama grubudur.

"Arkadaşın da senin gibi üzgündü." cümlesinde altı çizili bölüm edat grubudur.

"Ey Türk gençliği! Birinci görevin Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır." cümlesinde altı çizili bölüm ünlem grubudur.

 

UNVAN VE SAYI GRUPLARI

Unvan bildiren sözcüklerle sayı adları grup oluşturabilir.

"Ayşe Hanım, birazdan gelecek." cümlesinde altı çizili bölüm unvan grubudur.

"Bu sokakta on sekiz ev var." cümlesinde altı çizili bölüm sayı grubudur.

"Sınavdan dört yüz altmış üç puan almış." cümlesinde altı çizili bölüm sayı grubudur.